ATATÜRK'E GÖRE ATATÜRK
İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik,
geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade
edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her köşesinde yeni fikir, yeni
hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben,
onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini
çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz.
Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal
odur!
***
Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir.
Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu
kâfidir.
***
Büyük ölülere matem gerekmez, fikirlerine bağlılık
gerekir.
***
Ben, manevî miras olarak hiçbir nass-ı katı, hiçbir
dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevî
mirasım, ilim ve akıldır. Benden sonrakiler, bizim aşmak zorunda olduğumuz
çetin ve köklü müşkülât önünde, belki gâyelere tamamen eremediğimizi,
fakat asla taviz vermediğimizi, akıl ve ilmi rehber edindiğimizi tasdik
edeceklerdir. Zaman süratle dönüyor, milletlerin, cemiyetlerin, fertlerin
saadet ve bedbahtlık telâkkileri bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla
değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini
inkâr etmek olur.
***
Benim, Türk milleti için yapmak istediklerim ve
başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra, beni benimsemek
isteyenler, bu temel mihver üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul
ederlerse, manevî mirasçılarım olurlar.
***
Bir zamanlar gelir, beni unutmak veya unutturmak
isteyen gayretler belirebilir. Fikirlerini inkâr edenler ve beni yerenler
çıkabilir. Hatta bunlar, benim yakın bildiğim ve inandıklarım arasından
bile olabilir. Fakat, ektiğimiz tohumlar o kadar özlü ve kuvvetlidirler ki
bu fikirler, Hint'ten, Mısır'dan döner dolaşır gene gelir, verimli
neticeleri kalpleri doldurur.
***
Hayatımın bütün devrelerinde olduğu gibi, son
zamanların buhranları ve felâketleri arasında da bir dakika geçmemiştir
ki, her türlü huzur ve istirahatimi, her nevi şahsî duygularımı milletin
kurtuluşu ve mutluluğu adına feda etmekten zevk duymayayım. Gerek askerî
hayatımın ve gerek siyasî hayatımın bütün devir ve bölümlerini işgal eden
mücadelelerimde daima hareket kuralım, millî iradeye dayanarak milletin ve
vatanın muhtaç olduğu gayelere yürümek olmuştur.
***
Pekâlâ bilirsiniz ki benim bütün hayatımda bu ana
kadar güttüğüm gaye, hiçbir vakit kişisel olmamıştır. Her ne düşünmüş ve
her neye girişmiş isem, daima memleketin, milletin ve ordunun adına ve
menfaatine olmuştur. Hiçbir zaman şahsımın üstünlüğünü ve sivrilmemi göz
önüne almamışımdır.
***
Memleket ve milletin kurtuluşu ve mutluluğu için
çalışmaktan başka bir maksadım yoktur. Bu, bir insan için kâfi bir sevinç
ve haz temin eder. Benimle beraber olan arkadaşlarım, bütün vatandaşlarım
da aynı maksadı takip etmektedirler. Şahsî ve ailevî huzur ve mutluluğun,
milletin huzur ve mutluluğuyla ayakta durduğunu, memleketin güvenlik ve
dokunulmazlığıyla mümkün olduğunu gerçek ve ciddî bir surette
anlamışlardır. Ben ve benimle beraber olanlar, hedefimizin yüceliğine,
yolumuzun doğruluğuna eminiz. Bunda asla şüphe ve tereddüdümüz yoktur.
Milletimizin, Türk milletinin yakın, uzak tarihine lüzumu kadar bilgimiz
vardır, Mazinin derslerini, bugünün ve geleceğin hayatı için göz önünde
tutmak dikkatinden mahrum değiliz. Yaptığımız hizmetlerle övünmüyoruz.
Yapacağımız hizmetlerin, iftihar sebebi olabileceği ümidiyle
avunuyoruz.
***
(Çevresindekilere söylediği bir söz) : Beni övme
sözlerini bırakınız; gelecek için neler yapacağız, onları
söyleyin!
***
Benim ihtiraslarım var, hem de pek büyükleri; fakat
bu ihtiraslar, yüksek mevkiler işgal etmek veya büyük paralar elde etmek
gibi maddî emellerin tatminiyle ilgili bulunmuyor. Ben bu ihtiraslarımın
gerçekleşmesini, vatanıma büyük faydaları dokunacak, bana da gerektiği
gibi yapılmış bir vazifenin canlı iç rahatlığını verecek büyük bir fikrin
başarısında arıyorum. Bütün hayatımın ilkesi, bu olmuştur. Ona çok genç
yaşımda sahip oldum ve son nefesime kadar da onu koruyacağım.
***
Allah bilir, hayatımda bugüne kadar orduya faydalı
bir üye olabilmekten başka vicdanî bir emel edinmedim. Çünkü vatanın
korunması, milletin mutluluğu için her şeyden evvel ordumuzun, eski Türk
ordusu olduğunu dünyaya bir daha ispat lüzumuna çoktan inanmış idim. Bu
inanca ait emellerimin şiddeti, ihtimal beni pek ziyade aşırı davranışlı
göstermişti. Fakat zaman, saf ve temiz dimağlardan doğan fikrî gerçekleri
-kabulünden çekinilse dahi- uygulattırır.
***
Bütün vazifelerin üstünde bizim de bir vicdanî
vazifemiz vardı; o da, herkesin sudan bir takım vazifeler yaptığı sırada
hayatımızı, varlığımızı bu milletin bağrına sokarak, onlarla beraber
düşman karşısında uğraşmak olmuştur!
***
Ben vazifemin bitmediğini, yüklendiğim sorumluluğun
da yüksek ve çetin olduğunu anlıyorum. Arkadaşlar, bu vazife
bitmeyecektir; ben toprak olduktan sonra da devam edecektir! Ben seve
seve, sevine sevine bütün varlığımı bu kutsal vazifeye vereceğim ve onun
yüksek sorumluluğunu yüklenmekle mesut olacağım. Vazifeme başarı ile devam
edebileceğim. Çünkü büyük milletimizin kalp ve vicdanında bana karşı
sarsılmaz bir güven ve itimat taşımakta olduğunu görüyorum. Bu benim için
büyük kuvvettir, büyük yetkidir.
***
Biz, eğer millet ve tarih önünde herhangi bir hata
işliyorsak, bunun sorumluluğunu vicdan ve sağduyumuzda hissetmekten ve
ödemekten, hiçbir zaman çekinecek insanlar değiliz.
***
Millet ve memleketin sayesinde kazanılan rütbe ve
refahın bir ehemmiyeti, bir kutsallığı vardır. Biz bunlardan, ancak yine
bu aziz millet ve memlekete borçlu olduğumuz son bir namus vazifesini
yapmak içîn ayrıldık. Milletin kendi hayatını kurtarmak, kendi meşru
hakkını müdafaa etmek için çıkardığı sese iştirak etmek, her kendini bilen
vatandaşın vazifesidir. Eğer bu millet, bu memleket parçalanacak olursa
umumî şerefsizliğin yıkıntısı altında, şunun bunun kişisel şerefi de parça
parça olur. Biz, o umumî şerefi kurtarabilmek için harekete gelen millete
ruhumuzla iştirak ettik, iştirakimize mâni olabilecek şahsî rütbeleri,
mevkileri de umumî şerefi kurtarmaya yönelik bir gaye uğruna feda
ettik.
***
Ben, gerektiği zaman, en büyük hediyem olmak üzere
Türk milletine canımı vereceğim.
***
(Mallarını millete bağışlaması nedeniyle söylemiştir)
: Mal ve mülk, bana ağırlık veriyor. Bunları, soylu milletime geri
vermekle büyük ferahlık duyuyorum. Zenginlikten ne çıkar; insanın serveti,
kendi manevî şahsiyetinde olmalıdır!
***
Hürriyet ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben,
milletimin ve büyük ecdadımın en kıymetli mirasından olan bağımsızlık aşkı
ile yaratılmış bir adamım! Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve
resmî hayatımın her safhasını yakından tanıyanlarca bu aşkım bilinir.
Bence bir millette şerefin, haysiyetin, namusun ve insanlığın yerleşmesi
ve yaşaması, mutlaka o milletin hürriyet ve bağımsızlığına sahip olmasına
bağlıdır. Ben şahsen, bu saydığım özelliklere çok ehemmiyet veririm ve
bu özelliklerin kendimde varlığını iddia edebilmek için milletimin de aynı
özellikleri taşımasını şart ve esas bilirim. Ben yaşayabilmek için mutlaka
bağımsız bir milletin evlâdı kalmalıyım! Bu sebeple millî bağımsızlık,
bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri gerektirdiği
takdirde insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet
gereğinden olan dostluk ve siyaset münasebetlerini, büyük bir hassasiyetle
takdir ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir
milletin de bu arzusundan vazgeçinceye kadar amansız
düşmanıyım!
***
(Savarona yatında kabul ettiği Romanya Kralı Karol
'un, görüşme sırasında Almanya ile Çekoslovakya arasındaki Südet
meselesine temas etmesi ve Atatürk'ten Çekoslovakya Cumhurbaşkanı Beneş 'e
bazı telkinlerde bulunmasını rica etmesi üzerine, görüşmeyi dinlemekte
olan zamanın Dışişleri Bakam Tevfık Rüştü Aras 'a
söyledikleri): Majeste Kral'm söylediklerini dikkatle dinledim. Benden,
bir devlet reisine kendi ülkesinden bir parçayı Almanlar'a terk etmesini
tavsiye etmekliğimi mi istiyorlar? Benim gibi, bütün ömrü boyunca yurdunun
bağımsızlığı ve bîr karış toprağım başkasına vermemek için savaşan bir
adam, inançlarına aykırı bir şeye nasıl aracı olur? Görüyorum ki Majeste
Kral, beni ve karakterimi iyi tanımıyorlar.
***
Ölüme doğru en çok atılanlardan biriyim. Kurşun ve
gülle yağmuru altında birçok muharebelere iştirak ettim. Hattâ ölüm bir
defa, kalbimin yanından sıyırarak geçti. Kalbimin üzerinde bir saat vardı
ve bu saat, mermi parçasının şiddetini kırdı.
***
Her zaman tekrar mecburiyetinde kalıyor ve tekrarı da
faydalı görüyorum ki, eğer ben milletime herhangi bir hizmette
bulunmuşsam, eğer ben herhangi bir teşebbüste ön ayak olmuşsam, bu hizmet
ve teşebbüsün temel kaynağı, saygılar ve sevgilerle bağlı olduğum, bundan
sonra da saygı ve sevgiyle mutluluk ve refahına varlığımı, hayatımı
vereceğim aziz milletime, sizlere dayanmaktadır. Bir millette güzel şeyler
düşünen insanlar, fevkalâde işler yapmaya kabiliyetli kahramanlar
bulunabilir. Ama öyle kimseler yalnız başına hiçbir şey olamazlar; meğer
ki bir umumî hissin ifadesi, temsilcisi olsunlar! Ben milletimin düşünce
ve duygularını yakından tanımaktan, aziz milletimde gördüğüm kabiliyet ve
ihtiyacı belirtmekten başka bir şey yapmadım. Onun bu kabiliyet ve
duygularını sezip tanımakla övünüyorum. Milletimdeki, bugünkü zaferleri
doğurabilecek özelliği görmüş olmak... Bütün bahtiyarlığım işte bundan
ibarettir.
***
Arkadaşlarımız ve milletin bütün fertleri gibi, millî
davamızda benim de emeğim geçmiş ise, bu çalışmada iş yapma kuvveti ve
başarı varsa, bunu şahsıma atfetmeyiniz. Ancak ve ancak bütün milletin
manevî şahsiyetine atfediniz. Ben, milletin bu yüksek, manevî şahsiyeti
içinde bir naçiz fert olmakla bahtiyarım. Efendiler, millet bütünüyle
manevî bir şahıs halinde ve bir birleşmiş kitle şeklinde belirdi ve bu
yüce birliği koruyarak ona düşman olanları ortadan kaldırdı.
***
Milletimle yakından ve gösterişten uzak karşılıklı
görüşmenin zevkini, bahtiyarlığını anlatamam. Her ne vakit milletimin
karşısında kendimi görsem, her ne vakit milletimin fertlerinden birkaçının
yüzüne baksam, oradan ruh ve vicdanıma gelen ışık, benim için en
kıymetli bir ilham ve verim alevi oluyor!
***
30 Ağustos'ta sevk ve idare ettiğim muharebe, Türk
Milleti'nin yanımda bulunduğu halde, idare ettiğim ilk ve son muharebedir.
Bir insan kendini, milletle beraber hissettiği zaman, ne kadar kuvvetli
buluyor bilir misiniz? Bunu tarif müşküldür.
***
Hayatımda en büyük dayanak ve kuvvetim,
vatandaşlarımdan gördüğüm itimat ve destekdir. Bütün vazifelerimde manevî,
vicdanî olan en büyük endişem, emanetinizin hürmet ve kutsallığına devamlı
olarak dikkat etmektir.
***
Samimî olarak bu memleketin, bu milletin menfaatine
yapılacak bir iş olsun, ben onu göz önüne almayayım; bu, mümkün değildir.
Yalnız, işin gerçekten millete menfaati olmalı ve teklifin samimî olarak
yapıldığına ben inanmalıyım.
***
Benim için dünyada en büyük mevki ve mükâfat,
milletin bir ferdi olarak yaşamaktır. Eğer Cenab-ı Hak beni bunda muvaffak
etmiş ise, şükrederim. Bugün olduğu gibi ömrümün nihayetine kadar milletin
hizmetinde olmakla iftihar edeceğim.
***
Şimdiye kadar millete yapamayacağım bir şeyi vaat
etmedim. Ben yapacağım dediğim zaman, buna inanmayanlar vardı. Buna rağmen
hareket ettim. Görüyorsunuz ki başardık. Benim ve benimle çalışanların
güveni vardır ki, yeni hedeflerimize de başarıyla varacağız. Şimdiye kadar
söylediklerimin gerçekleşmiş olması, bütün tasavvurlarımın beni
yalanlamaması, milletin ciddî ve samimî olarak bana yardımcı ve destek
olmasıyla mümkün olmuştur. Onun için yeni gayelere erişmek için de bu
yardım ve desteğe ihtiyacım vardır; onu benden esirgemeyiniz!
***
Benim şan ve şerefimden bahsetmek de hatadır. İyi
dinleyiniz öğüdüm budur ki, içinizden herhangi bir adam çıkar, şan, şeref
davası güder ve benzersiz olmak isterse, başınızın belasıdır; ilk önce
kafası kırılacak adam budur! Mensup olduğum Türk milletinin şan ve şerefi
varsa, benim de bir ferdi olmak sıfatıyla şanım şerefim vardır, asla başka
değilim.
***
Ben zannediyorum ki, millet fertlerinin hiç birinden
fazla yüksekliğe sahip değilim. Bende fazla girişim görüldüyse bu benden
değil, milletin bileşkesinden çıkan bir girişimdir. Sizler olmasaydınız,
sizlerin vicdanî eğilimleriniz bana dayanak noktası teşkil etmemiş
olsaydı; bendeki girişimlerin hiçbiri olmazdı. Millete ait meziyetleri
yalnız şahıslara bırakan anlayış, eski idarelerin sistem ve usul
meselesinden doğuyordu. Vaktiyle mevcut devlet ve devletlerin kuruluş
şekli, sadece bir şahsın menfaatlerini ve arzularını tatmine yönelmiş idi.
Şahısların bu arzu ve emellerine hizmet eden millet, gösterilen
büyüklüklerin şerefinden asla payını alamaz, ancak hata ve beceriksizlik
olursa onlar millete yüklenirdi. Bugün bu hâl mevcut değilse, millet kendi
büyüklüğünü olduğu gibi dünyaya göstermişse, fazlalık bende değil, bugünkü
idarenin niteliğindedir. Bu şekil mevcut oldukça, bu mevkie çıkacak
herkesin yapacağı şey bundan başka türlü olamaz.
***
Sizden olan bir şahsa, sizden fazla ehemmiyet vermek,
her şeyi milletin bir ferdinin şahsiyetinde odaklaştırmak, geçmişe,
bugüne, geleceğe, bütün bu zamanlara ait bir toplumun meselelerinin
aydınlatılması ve belirtilmesini yüksek bir topluluğun tek bir
şahsiyetinden beklemek elbette ki lâyık değildir, elbette ki lâzım
değildir.
***
Ben düşündüklerimi, sevdiklerime olduğu gibi
söylerim. Aynı zamanda gerekli olmayan bir sırrı kalbimde taşımak
kudretinde olmayan bir adamım. Çünkü ben, bir halk adamıyım. Ben
düşündüklerimi daima halkın önünde söylemeliyim. Yanlışım varsa halk beni
yalanlar. Fakat şimdiye kadar bu açık konuşmada halkın beni yalanladığını
görmedim.
***
Ben, ancak daha iyisini yapabildiğim şeyi tahrip
edebilirim; yapamayacağım şeyi de tahrip edemem.
***
Ben o adamım ki ordunun memleketi, milleti muhakkak
bir neticeye götürebileceği noktalarda emir veririm. Fakat ilim ve
bilhassa sosyal ilim sahasına dahil işlerde ben emir vermem. Bu alanda,
isterim ki bana bilginler doğru yolu göstersinler. Onun için, siz kendi
ilminize, kültürünüze güveniyorsanız, bana söyleyiniz. Sosyal ilmin güzel
yönlerini gösteriniz, ben takip edeyim.
***
Ben, sadece evlenmek için evlenmek istemiyorum.
Vatanımızda yeni bir aile hayatı yaratmak için önce kendim örnek
olmalıyım. Kadın böyle umacı gibi kalır mı?
***
Hayat kısadır. Bunu kutlama ve taçlandırma için,
insanların genellikle makul gördükleri vasıta evliliktir. Bu umumî kurala
uymayanlar, pek sınırlı ve müstesnadırlar. Bu istisnaları oluşturanlar da,
esas kuralın fenalığından değil ve fakat tersine bu güzel kurala inanmadan
kendilerini meneden sebeplerin mahkûmu olduklarından, belki evlenmiş
olmaktan korktuklarından fazla bedbaht olanlardır, inkâr edilmez bir
gerçektir ki insanlar, hayat, kadınsız olamaz. Evli olanlar, hayatın
vazgeçilmezini temin etmiş ve bütün düşünce ve isteklerini bir maksat, bir
meslek, bir amaca yöneltmiş olur. Ancak talih, eşlerin ruh ve kalplerini
iyi geçindirsin!
***
Eşini mesut edebilecek herkes evlenmelidir,
çoluk-çocuk sahibi olmalıdır. Bana bakmayınız; bu meselede örnek İsmet
Paşa'dır. Benim hayatım başka türlü düzenlenmiştir. Buna rağmen
tecrübesini yaptım. Sonradan anladım ki bu iş benim başarabileceğim iş
değilmiş...
***
(Bursa'da kendisini karşılayan çocuklara
söylemiştir): Küçük hanımlar, küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin
bir gülü, yıldızı, bir mutluluk parıltısısınız! Memleketi asıl aydınlığa
boğacak sizsiniz. Kendinizin ne kadar mühim, kıymetli olduğunuzu düşünerek
ona göre çalışınız. Sizlerden çok şeyler bekliyoruz; kızlar,
çocuklar!
***
(Bir alay karargâhının temel atma töreni esnasında
bir koyunun temel için açılan çukura doğru, yere yatırılıp boğazından
kesilmek üzere olduğunu gördüğü zaman, İran Şahı Rıza Pehlevi ile
aralarında geçen konuşma): Atatürk -Ben kana bakamam! Bir tavuğun dahi
boğazlandığını görmeye tahammülüm yoktur. Şahinşah -Ya bu kadar çok
bulunduğunuz büyük ve kanlı muharebe meydanları?... Atatürk -Ha, o
başka meseledir; öyle yerlerde cesetlerin üzerinden atlayarak yürürüm. O
bambaşka bir iştir.
***
Birçok zaferler kazandım. Fakat, bunların en
büyüğünden sonra bile her akşam, savaş alanlarında ölen bütün askerleri
düşünerek içimde derin bir keder duyuyorum.
***
Ben, muharebelerde dahi düşmanın üzerinde bir kin
duymam; yalnız askerlik kurallarının tatbikini düşünürüm.
***
Ben başkalarının yaptığı ilkelere değil, ancak kendi
ilkelerime uyarım.
***
Benim gözümde hiçbir şey yoktur; ben yalnız liyakat
âşığıyım.
***
Hiçbir zaman şahsî gücenikliklerimi, birtakım olumsuz
girişimlerle tatmine kalkmak adîliğine tenezzül etmem
***
Benim müstesna olduğuma dair bir kanım
yoktur.
***
Ben ölürsem soylu milletimizin beraber yürüdüğümüz
yoldan asla ayrılmayacağına eminim; bununla gönlüm rahat!
***
Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve
istiklâle timsal olmuş bir milletiz.
***
Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden
mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek
bir muameleye lâyık sayılamaz.
***
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir. Ben
milletimin en büyük ve ecdadımın en değerli mirası olan bağımsızlık aşkı
ile dolu bir adamım. Çocukluğumdan bugüne kadar ailevî, hususî ve resmî
hayatımın her safhasını yakından bilenler bu aşkım malumdur. Bence bir
millete şerefin, haysiyetin , namusun ve insanlığın vücut ve beka
bulabilmesi mutlaka o milletin özgürlük ve bağımsızlığına sahip olmasıyla
kaimdir. Ben şahsen bu saydığım vasıflara, çok ehemmiyet veririm. Ve bu
vasıfların kendimde mevcut olduğunu iddia edebilmek için milletimin de
aynı vasıfları taşımasını esas şart bilirim. Ben yaşabilmek için mutlaka
bağımsız bir milletin evladı kalmalıyım. Bu sebeple milli bağımsızlık
bence bir hayat meselesidir. Millet ve memleketin menfaatleri icap
ettirirse, insanlığı teşkil eden milletlerden her biriyle medeniyet icabı
olan dostluk ve siyaset münasebetlerini büyük bir hassasiyetle takdir
ederim. Ancak, benim milletimi esir etmek isteyen herhangi bir milletin,
bu arzusundan vazgeçinceye kadar, amansız düşmanıyım.
***
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında
zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. Milletlerin esirliği
üzerine kurulmuş müesseseler her tarafta yıkılmaya mahkumdurlar.
***
Cumhuriyet fikir serbestliği taraftarıdır. Samimi ve
meşru olmak şartıyla her fikre saygı duyarız.
***
Egemenlik kayıtsız ve şartsız millettindir
***
Gerçi bize milliyetçi derler. Ama, biz öyle
milliyetçileriz ki, işbirliği eden bütün milletlere hürmet ve riayet
ederiz. Onların milliyetlerinin bütün icaplarını tanırız. Bizim
milliyetçiliğimiz herhalde hodbince ve mağrurca bir milliyetçilik
değildir.
***
Bilelim ki milli benliğini bilmeyen milletler başka
milletlere yem olurlar.
***
Milli mücadelelere şahsî hırs değil, milli ideal,
milli onur sebep olmuştur.
***
Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler
yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.
***
Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir.
Dilin milli ve zengin olması, milli hissin gelişmesinde başlıca etkendir.
Türk dili, dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki, bu dil şuurla
işlensin. Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti,
dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.
***
Bir dinin tabiî olması için akla, fenne, ilme ve
mantığa uygun olması lazımdır.
***
Her fert istediğini düşünmek, istediğine inanmak,
kendine mahsus siyasi bir fikre sahip olmak, seçtiği bir dinin icaplarını
yapmak veya yapmamak hak ve hürriyetine sahiptir. Kimsenin fikrine ve
vicdanına hakim olunamaz.
***
Türk Milletinin istidadı ve kesin kararı medeniyet
yolunda, durmadan, yılmadan ilerlemektir.
***
Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları
altında kalmaya mahkumdurlar.
***
Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi
olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar.
Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı
İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı
hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
***
Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki,
Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi
olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
***
Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak
için yeterlidir.
***
Biz dünya medeniyeti ailesi içinde bulunuyoruz.
Medeniyetin bütün icaplarını tatbik edeceğiz.
***
Bizim devlet idaresinde takip ettiğimiz prensipleri,
gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz,
ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış
bulunuyoruz
***
Milletimiz her güçlük ve zorluk karşısında, durmadan
ilerlemekte ve yükselmektedir. Büyük Türk Milletinin bu yoldaki hızını,
her vasıtayla arttırmaya çalışmak, bizim hepimizin en kutlu vazifemizdir.
***
İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins
insandan mürekkeptir. Kabil midir ki, bu kütlenin bir parçasını
ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünlüğü ilerleyebilsin?
Mümkün müdür ki, bir cismin yarısı toprağa zincirlerle bağlı kaldıkça
öteki kısmı göklere yükselebilsin?
***
Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil,
omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.
***
Anaların bugünkü evlatlarına vereceği terbiye eski
devirlerdeki gibi basit değildir. Bugünün anaları için gerekli vasıfları
taşıyan evlat yetiştirmek, evlatlarını bugünkü hayat için faal bir uzuv
haline koymak pek çok yüksek vasıflar taşımalarına bağlıdır. Onun için
kadınlarımız, hattâ erkeklerimizden çok aydın, daha çok feyizli, daha
fazla bilgili olmaya mecburdurlar; eğer hakikaten milletin anası olmak
istiyorlarsa.
***
Ben icap ettiği zaman en büyük hediyem olmak üzere,
Türk Milletine canımı vereceğim.
***
Gençler cesaretimizi takviye ve idame eden
sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve
medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali
olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti bir
kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.
***
Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin hududu yoktur.
İşte parola budur.
***
Benim naçiz vücudum nasıl olsa bir gün toprak
olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ebediyen yaşayacaktır.
***
Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları
kasdetmiyoruz. Kasdettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş
olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de
hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. Sizler, yani yeni Türkiye'nin
genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek
üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği
gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.
***
Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel
sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de
kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil
yetiştirmek ana siyasetimizin açık dileğidir.
***
Mualimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin
fedakâröğretmenleri ve eğiticileri, sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni
nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin maharetiniz ve
fedakârlığınız derecesiyle mütenasip bulunacaktır.
***
Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.
Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz millet namını almak
istidadını kesfetmemiştir.
***
Dünyanın her tarafından öğretmenler insan
topluluğunun en fedakâr ve muhterem unsurlarıdır.
***
Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen
sayesindedir ki, Türk milleti, Türk sanatı, Türk iktisadiyatı, Türk şiir
ve edebiyatı bütün güzellikleriyle gelişir.
***
Türkiye'nin asıl sahibi ve efendisi, gerçek üretici
olan köylüdür. O halde, herkesten daha çok refah, saadet ve servete
müstahak ve layık olan köylüdür. Onun için, Türkiye Büyük Millet
Meclisi'nin iktisadi siyaseti bu aslî gayeye erişmek maksadını güder.
***
Ekonomik kalkınma, Türkiye'nin hür, müstakil, daima
daha kuvvetli, daima daha refahlı Türkiye idealinin belkemiğidir.
|